HPV Aşısını Yaptırmanız için 6 Neden
HPV tüm dünyada en sık görülen cinsel yolla bulaşan enfeksiyon etkenidir. Bu virüsün etkilerinden korunmak için dünyada 3 tip HPV aşısı geliştirilmiş bunlardan iki tipi ülkemizde de lisans almış ve kullanıma sunulmuştur. 2 tip virüse karşı koruyan bivalan aşı ve 4 tip virüse karşı koruyan kuadrivalan aşı ülkemizde de uygulanmakta ama son çıkan 9 tip virüse karşı koruyan aşı henüz ülkemizde lisansını alamadığı için uygulanamamaktadır. Kanada'da yapılan bir çalışmada hiç aşılama yapılmazsa, cinsel olarak aktif bireylerin %75'inin HPV ile hayatlarının bir döneminde karşılaşacağı saptanmıştır. 10 yılı aşkın süredir uygulanmakta olan aşının bu süreçteki sonuçlarına dair alınan pozitif veriler aşılamanın önemini daha da iyi vurgulamaktadır.
Bu kadar yaygın olduğu halde HPV'ye karşı bağışıklığı sağlamak için önerilen aşılama hala toplumda beklenen karşılığını bulamamıştır. Halbuki tüm dünyada adölesan yaş grubunda yapılması gereken aşılar arasında yer almaktadır HPV aşısı. 9 yaşından sonra her yaş kadın ve erkeğe uygulanabilen HPV aşısını yaptırmanız için nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz;
- HPV aşısı öncelikle serviks kanserinden korurken daha nadir görülebilen vajen, vulva, anorektal, penis ve orofarenks (yutak) kanserinden de korumaktadır.
- HPV aşısı aşılama programına alınarak düzenli olarak yapılan ülkelerde HPV saptanma oranları ve HPV'ye bağlı hastalıkların görülme oranları azalmıştır.
- Adölesan yaş gruplarına yapıldığında alınan bağışıklık yanıtı daha yüksek bulunmuştur bu da aşının etkinliğinin daha iyi olacağı anlamına gelmektedir. Yüksek antikor yanıtı elde edildiği için 15 yaş altındaki gençlere 2 doz aşı yapılması yeterli olmaktadır.
- Aşının koruyucu etkinliği HPV ile hiç karşılaşmamış daha yüksek bulunmuştur bu da adölesan aşılamaya önem verilmesi için bir başka önemli nedendir.
- Tüm dünya da yapılan incelemelerde aşının ciddi bir yan etkisi saptanmamıştır. Bildirilen birkaç ölüm vakası olsa da bunun aşılamaya bağlı olduğu ispat edilememiştir.
- Aşı sadece HPV ve onun neden olduğu kanserlerden korumamakta kansere dönüşme ihtimali olan prekanseröz de dediğimiz displazilerden de korumakta ve hatta ilerleyişlerini de durdurabilmektedir.
